PANİK BOZUKLUK
TANIMLAR
Panik
bozukluk, anksiyete bozuklukları arasında en sık görülen, kronik yada
yineleyici olarak seyreden, ailevi, sosyal ve işlevsel yeti yitimine neden olan
bir bozukluktur. Panik bozukluğu (PB), tekrarlayan ve beklenmedik anlarda
ortaya çıkan panik ataklarıyla seyreder, hastalar sonraki ataklarla ilgili
beklenti endişesi yaşayıp kaçınma davranışı sergilerler (Çeçen, 2015). DSM
IV-TR’de panik bozukluğun tanımı yapılmış, agorafobili yada agorafobisiz panik
bozukluk olarak kodlanmıştır (DSM IV-TR, 2000).
Panik
Bozukluk (PB); nefes almada güçlük, çarpıntı, baş dönmesi, titreme, çıldırma-ölüm
korkuları gibi çeşitli bedensel ve bilişsel belirtilerin ön planda olduğu,
yineleyici ve beklenmeyen panik ataklarıyla belirlenen yaygın bir bozukluk
olarak tanımlanabilir.
Panik
bozukluk, etiyolojisi iyi bilinmeyen, nedensiz ve aniden ortaya çıkan şiddetli
paroksismal anksiyete atakları ile karakterize bir bozukluktur. Panik
ataklarının bir sonucu olan ve sıklıkla klinik tabloya eklenen beklenti
anksiyetesi ve/veya agorafobik hastaların yaşam kalitesini ve işlevselliklerini
önemli ölçüde bozmaktadır (Alkın, 2002).
Panik
bozukluk, aniden ve kendiliğinden ortaya çıkan, yoğun iç sıkıntısı ile buna
eşlik eden bedensel ve bilişsel belirtilerden oluşan, panik ataklarla
karakterize olmuş bir hastalıktır (Yurdagül Altıntaş, 2006).
Panik
bozukluk, hastanın beklenmeyen panik ataklar yaşadığı (genelde oldukça fazla
fakat her zaman için birden çok) ve başka panik ataklar yaşamakla ilgili
endişelendiği sık rastlanılan bir kaygı bozukluğudur. Genellikle 20’li yaşların
başlarında ortaya çıkar. Bu hastalık
genel yetişkin nüfusun % 1-4’ü arasında rastlanılan ve en sık görülen kaygı
bozukluklarından birisidir (DSM-5R, 2016).
Panik
bozukluk, yaşam kalitesinde önemli ölçüde azalmaya sebep olan kronik bir
hastalıktır ve yaşam boyu yaygınlık oranı % 3 olarak tespit edilmiştir. Panik
bozukluğu olan hastaların rol fonksiyonu diyabetli yada artritli hastalardan
daha düşüktür (Barlow, H, D., Gorman, M, J., Shear, K, M., Woods, W, S. 2000).
Panik
bozukluğu (PB), panik ataklar ile karakterize bir anksiyete bozukluğudur. Panik
atakları olarak ifade edilen şey ise aniden ortaya çıkan yoğun bunaltı
nöbetidir (Alper, Bayraktar, Karaçam, 2000).
Nöro-kognitif bir yaklaşıma göre, panik bozukluğun
nöroanatomik hipotezini etkilemiştir. Bu teoriye göre; panik atağın kendisinin
beyin sapında seratonerjik ve nöradrenerjik transmisyon ve solunumun kontrolünü
içeren lokuslardan kaynaklandığını, limbik alan yapılarının yaygın
kullanımından sonra beklenti anksiyetesinin ortaya çıktığını ve sonucunda fobik
kaçınmanın prekortikal aktivasyonun bir fonksiyonu olduğunu söylemektedir (Gorman,
J, M., Kent, J, M. Sullivan, M, G., Coplan, J, D. 2000).
Tüm
bu tanımlardan da anlaşıldığı üzere panik bozukluk bir anksiyete bozukluğudur
ve anksiyete bozuklukları arasında görülme sıklığı olarak en yaygın olanıdır.
Yine tanılayıcı ortak özelliklerden en önemlileri de; yer ve zaman
gözetmeksizin aniden ortaya çıkmaları, yineleyici panik ataklar şeklinde
görülmesi ve bedensel ve bilişsel belirtilerin ön planda olmasıdır.
Etki
yönü tam olarak incelenmiş olmasa da artan bir literatür desteğiyle adolesan
(ergenlik) döneminde riskli şekilde alkol kullanımı ile panik bozukluk arasında
bağlantı olabileceğini belirten kaynaklara rastlanmıştır. Teorik perspektiften
bakıldığında, ergenlik döneminde panik spektrum bozukluğundaki artış ile
problematik şekilde alkol kullanımı arasındaki bağ şöyle açıklanmıştır.
Ergenlik döneminde problematik şekilde alkol kullanımı ve bu kullanımın
etkilerini azaltma çabaları panik spektrum bozukluğuna sebep olabilmektedir.
Üstelik karşılıklı bir etkilenme de söz konusu olabilmekte yani panik spektrum
bozukluğunun etkisini azaltmak içinde problematik alkol kullanımı
artabilmektedir (Knapp, A, A., Byron, L. 2015)
Panik bozukluk tanı kriterleri
şöyle özetlenebilir;
1. Yinelenen
ve beklenmedik panik atakları.
2. Atakların
bir ay yada daha fazla süreyle devam ediyor olması.
3. Sıkıntı
ve yeti eksikliği yaratması.
4. Sosyal
hayatı bozucu nitelik taşıması.
5. Başka
bir panik atağın olacağına dair sürekli kaygı hali.
6. Bilişsel
ve bedensel yetilerde bozulma olacağına dair endişe ve korkunun yaygınlaşması.
Bu
tanı kriterlerinden de anlaşılacağı gibi panik bozukluk kişinin yaşam
kalitesini zedeleyen, sosyal ilişkilerine zarar veren ciddi bir bozukluktur.
Yukarıdaki
belirtilerden dördünün yada daha fazlasının birden başladığı ve 10 dakika
içerisinde en yüksek düzeyine ulaştığı, birbirinden ayrı yoğun korku yada
rahatsızlık duyumsama dönemlerinin olmasıdır (Alper, Bayraktar, Karaçam, 2000).
DSM-IV tanı ölçütleri ise şöyledir;
A
aşağıdakilerden hem (1) ve (2) vardır.
1. Yineleyen
beklenmedik panik atakları,
2. Ataklardan
en az birini, 1 ay süreyle ( yada daha uzun bir süre) aşağıdakilerden biri
(yada daha fazlası) izler.
a. Başka
atakların da olacağına ilişkin sürekli bir kaygı,
b. Atağın
yol açabilecekleriyle yada sonuçlarıyla (örneğin; kontrolünü kaybetme, kalp
krizi geçirme, çıldırma) ile ilgili olarak üzüntü duyma.
c. Ataklarla
ilişkili olarak belirgin bir davranış değişikliği gösterme.
B.
Agorafobinin olması yada olmaması.
C.
Panik atakları bir maddenin (örneğin; kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi
için kullanılan bir ilaç) yada genel tıbbi durumun ( örneğin; hipertiodizm)
doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
D.
Panik atakları Sosyal Fobi (örn. Korkulan toplumsal durumlarla karşılaşma
üzerine ortaya çıkan), Özgül Fobi (örneğin; özgül bir fobik durumla
karşılaşma), Obsesif Kompulsif Bozukluk (örn. Bulaşma üzerine obsesyonu olan
birinin kir ve pislikle karşılaşması), Posttravmatik Stres Bozukluğu (örneğin;
ağır bir stres etkenine eşlik eden uyaranlara tepki olarak) ya da Ayrılma
Anksiyetesi Bozukluğu (örneğin; evden ya da yakın akrabalardan uzak kalmaya
tepki olarak) gibi başka bir mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz (Deniz,
2014).
Panik
bozuklukta kaçınma, fobik reaksiyonlar verme yada güvenlik arama davranışları
hastanın anksiyetesini geçici olarak rahatlatmaktadır. Ancak bu kaçınma
davranışlarıyla birlikte hastalık kişinin genel işlevsel alanlarına da yayılma
eğilimi göstermektedir.
Panik
bozukluğu tanısı için ICD-10 (1996) şu
ölçütleri sıralamıştır;
Kesin
tanı için bir ay içerisinde birkaç kez ağır otonomik kaygı nöbeti geçirilmiş
olmalıdır. Bu ataklarda şu özellikler bulunmalıdır (Yüksel, 2004)
1. Bir
dış tehlikenin bulunmadığı durumlarda ortaya çıkar.
2. Bilinen
yada önceden kestirilebilen durumlarda ortaya çıkar.
3. Ara
dönemlerde beklenti anksiyetesi dışında anksiyete belirtileri bulunmamaktadır.
Görüldüğü
üzere DSM ile ICD nin tanımlamaları biraz değişiklik göstermektedir. Ancak bu
değişikliğin yıllar içerisinde panik bozuklukla ilgili çalışmaların artmasının
sempotmatik olarak kategorileşetirilmesinde büyük etkisi olmuş ve bu günkü
halini almış olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Panik
bozukluk agorafobili ve agorafobisiz olarak tanımlanabilmektedir. DSM-IV Tr’ ye
göre agorafobi kodlanabilen bir bozukluk değildir. Agorafobiyi görüldüğü
hastalıkla birlikte kodlayınız demektedir. Örneğin; agorafobi ile birlikte
görülen panik bozukluk (PB) yada panik bozukluk (PB) olmadan agorafobi. Bu
sebeplerle PB’yi tanımlarken diğer tanı kriterleri aynı kalmak şartıyla
agorafobili yada agorafobisiz şeklinde tanımlamıştır. Ancak konu agorafobi
olmadığı için bu çalışmada agorafobiden bahsedilmeyecektir.
Panik
bozukluğun ayırıcı tanılardan en önemlisi olan panik atağa da değinmek
gerekmektedir.
Panik Atak
Panik
atak, çarpıntı veya takipne gibi belirtilerin eşlik ettiği, göreceli olarak
kısa süren (genellikle 1 saatten kısa) şiddetli anksiyete yaşama durumudur,
korkutucu ve rahatsızlık vericidir (Altuntaş, 2006). Çoğu hasta gergin ve
huzursuzdur. Hastalar bir etkinliğe aniden son verir ya da bir yerden aniden
ayrılırlar. Panik atağı yaşayan hastalar tipik olarak ölmekten, çıldırmaktan
veya bayılmaktan korkarlar ve bu olasılıkların gerçek olacağına yürekten
inanırlar (Deniz, 2014).
Panik
atak korku sistemlerinin anormal biçimde aktive olmasını gösterirken, panik
atak geçiriyor olmak panik bozukluk olduğu anlamına gelmez. Panik bozukluğunun
en temel özelliği çoğu kez nerede ve ne zaman ortaya çıkacağı
kestirilemeyen,
tekrarlayıcı panik ataklarının görülmesidir. Panik nöbetleri sırasında yoğun
anksiyete ve çarpıntı, terleme, soluk alma güçlüğü gibi pek çok fiziksel
belirtilerin yanı sıra kontrol kaybı, çıldırma, bayılma ölüm korkuları vardır
Panik atağın temel özelliği, aniden ortaya çıkması ve zaman zaman tekrarlaması, insanı
dehşet içinde bırakan yoğun
sıkıntı ya da korku nöbetleri ile karakterize olmasıdır. Panik bozukluğu
Hastaların çoğu zaman “kriz” adını verdikleri bu nöbetlere panik atağı
denmektedir.
Panik Atağı, aniden başlar, giderek şiddetlenir ve
10 dakika içinde şiddeti en yoğun düzeye çıkar; çoğu zaman 10-30 dakika (seyrek
olarak da 1 saate kadar) devam ettikten sonra kendiliğinden geçer.
Panik atağın DSM- IV tanı
kriterleri şöyledir;
·
Çarpıntı, kalp atımını duyumsama yada
kalp atım hızında artma olması.
·
Terleme.
·
Titreme yada sarsılma.
·
Nefes darlığı yada boğuluyormuş gibi
olma duyumları.
·
Soluğun kesilmesi.
·
Göğüs ağrısı yada göğüste sıkıntı hissi.
·
Bulantı yada karın ağrısı.
·
Baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş
yada bayılacakmış gibi olma.
·
Derealizasyon yada depersonalizasyon.
·
Kontrolünü kaybedeceği yada
çıldıracağı korkusu.
·
Ölüm korkusu.
·
Uyuşma yada karıncalanma duyumları.
·
Üşüme, ürperme yada ateş basmaları.
Bir Panik Atağında bu belirtilerden en az 4 ya da daha fazlası
bulunur.
Beklenti Anksiyetesi
Ataklar devam ettikçe hasta ataklar arasındaki dönemde gergin, huzursuz ve
endişeyle yeni bir atağın geleceği korkusuyla beklemeye başlar. Bu korku ve
endişe dolu beklemeye “Beklenti anksiyetesi” denir.
Atakların çoğunlukla zaman ve mekan gözetmeksizin gelmesi beklenti
anksiyetesini arttırır. Ataklar sıklaştıkça kalp krizi geçirip ölme, felç
kalma, kontrolünü kaybedip çıldırma
korkuları pekişir.
İlk panik ataktan sonra ya da atakların artmasıyla beraber başka bir panik
atak olacağına ilişkin korku gelişir ve hastalar dikkat, kaygılı beklenti ve
hiperaktivitenin olduğu bir anksiyete durumu yaşarlar. Tekrar bir atak geçirme
beklenti ve korkusuna beklenti anksiyetesi denir (Deniz, 2014).
Beklenti anksiyetesinin üç öğesi vardır:
1-
Bir panik atağı geçirmeyle ilişkili olan
huzursuz edici ve endişeli, yoğun düşünce uğraşları
2-
Yine bir panik atağı olacak bu da
tehlike yaratacak inancı ve beklentisi
3-
Süre giden bir korku eğilimi ya da
korkuyla oluşan bedensel duyumlardan korkma (Tükel ve Alkın (eds), 2006).
4-
Beklenti anksiyetesi içindeki hastalar,
sürekli olarak ne zaman panik atağı yaşayacaklarını kestirmek amacıyla tüm
çevresel ve bedensel ipuçlarını değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Belirgin bir
uyarılmışlık ve tetikte olma hali vardır.
Bedenlerine ve beden duyumlarına ilgileri artar. Solunumu ne zaman
hızlanmaya başlamaktadır? Kalp atımını neler arttırmaktadır? Efor yapsa ne
olabilir? Hangi ortamlarda bedensel belirtiler ortaya çıkmaktadır? Şu an
bulunduğu yere en yakın sağlık kuruluşu nerededir ve oraya nasıl hızlı bir
şekilde ulaşabilir? Kişinin kafası sürekli bu gibi ek anksiyete kaynağı olan
düşüncelerle doludur. Dolayısıyla beklenti anksiyetesi durumsal panik
ataklarına, agorafobik kaçınma davranışlarına ve sağlık anksiyetesine zemin
hazırlamaktadır (Tükel ve Alkın (eds), 2006).
Atakların artmasıyla ve beklenti anksiyetesinin yoğunlaşmasıyla birlikte
hastanın davranışlarında değişiklikler gözlemlenmeye başlar. Hasta bu felaket
durumuna karşı bazı önlemler almaya başlar ve ataklara neden olabilecek
etkenlerden vazgeçerek kaçınma davranışları geliştirir.
Yorumlar
Yorum Gönder